Emre köyü,
Kula'ya bağlı Gökçeören beldesi yakınında eski bir köy. Kula'ya 25 km. Salihli'ye 45 km, İzmir'e ise 135 km uzaklıkta bir yerleşim yeridir.
İzmir Ankara yoluna 10 km mesafededir. İzmir Ankara yolu üzerindeki Yunus Emre tesislerinden Gökçeören'e dönülecek, 3 km lik düzgün asvalt yoldan sonra Gökçeören'e 7 km uzaklıktaki Emre köy yoluna girilecektir. Emre köyü, tarihi Saruhan Oğulları Beyliğine kadar uzanan bir köy. Genelde taş duvarlı evlerin duvar yapılarında, normal beyaz taşlar arasında halk arasında karataş denilen volkan akıntılarından elde edilmiş taşlar kullanılmıştır.
Bu tür evleri, Kula ilçesi içinde de görüyoruz. Köyün önemi burada büyük Türk mutasavvıfları Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre'nin mezar ve türbelerinin bulunmasıdır, Bunların yaşadıkları dönem muhtemelen, Osmanlı devletinin kuruluş öncesi ve yeni kurulduğu yıllardır (1300 yılları).
Tabduk Emre Türbesi ve türbe dışında girişin sağında açıkta Yunus Emre mezarı.
Köy muhtemelen adını buradan almaktadır. Ayrıca köyde, Carullah Bin Süleyman Camii bulunmaktadır ki, çok ilginç olan bu camii hakkında ayrı bir sayfa ayıracağım. Tabduk Emre türbesi, köyün biraz dışında geniş bir alanın içinde bulunmaktadır. Türbenin içinde 10 tane sanduka tipli mezar vardır. Bunlar muhtemelen Tabduk Emre'nin aile fertlerine ait olmalıdır.
Yunus Emre'nin mezarı, türbe dışında yani türbenin eşiğindedir. Bu Türk terbiyesinde hocasına saygı anlamındadır. Terbiyesi gereği onun ailesinin (hocasının) arasında bulunmak istememiştir. Burada bir anekdot anlatmak isterim. Bu türbeyi ve Yunus'un mezarını ziyaret ederken mezartaşı dikkatimi çekti ve çok şaşırdım. Çünkü mezartaşı antik dönemden, muhtemelen Roma dönemin bir stel (adak taşı).
Mezar taşın (stelin) üzerinde bir balta tasviri bulunmakta ve bunu görünce şaşkınlık içinde "aaa çift yüzlü balta !" diye seslendim. Bunun üzerine bize rehberlik yapan oradaki camii'nin hocası olan genç kardeşim: "niye şaşırdın, Yunus Emre, hocasının dergahına odun taşımadı mı ? hatta, odunların düzgün olmasına şaşıran hocasına, sizin dergahınıza değil insanın eğrisi, odunun dahi eğrisi giremez, demedimi? işte bu mezar taşındaki balta, onun oduncu olduğunu gösteren baltadır" diye bana çıkıştı.
Ben de ona, bu taşın Roma döneminden kalmış bir adak taşı olduğunu, çift yüzlü balta tasvirinin Yunan tanrıları Zeus (ki tanrıların babası) ve oğlu gök tanrı Apollon'un simgesi olduğunu, bu çift yüzlü balta tasvirinin Aydın ve Muğla illerini içine alan antik Karya bölgesi şehirlerindeki Zeus ve Apollon tasvirlerinde (kabartmalarda) çok sık kullanıldığını anlattım. Aydın Çine yakınlarında, "Çift yüzlü baltalı tanrı Zeus kenti" anlamına gelen ve Zeus adına kurulmuş olan Labranda kentinden (Eski yunanca labrandos çift yüzlü balta demektir.) söz ettim. Bu taşın (stelin) Yunus Emre'nin mezarı ve türbe yapılırken çevredeki antik bir yerleşim yerinden getirilerek kullanılmış olabileceğine değindim.
Bilgilendirmemden memnun kaldı. Bir yıl sonra tekrar gittiğimde, beni tanıyan imam kardeşim: "hocam, birkaç ay önce TRT den çekime gelmişlerdi. Yunus Emre'nin mezar taşını sizin bahsettiğiniz şekilde anlattım, memnun kaldılar ve beni kutlayarak "aydın imam işte böyle olur" diyerek beni övdüler demişti.
Yorumlar
Yorum Gönder